OSMANLI DÖNEMİ'NDE BUCA'DA AT YARIŞLARI


- Osmanlı Dönemi'nde Buca'da at yarışları -

Türkiye'deki sayılı hipodromlardan bir tanesi de Buca'nın Şirinyer semtinde yer almaktadır. Şirinyer Hipodromu aynı zamanda Türkiye'de ilk düzenli at yarışlarının yapıldığı ve ilk gece yarışlarının koşulduğu yer olarak tarihi öneme sahiptir. Günümüzde de devam eden bu at yarışları aslında, Şirinyer ile Buca arasındaki bu düzlük alanda devam eden 180 yıllık bir geleneğin devamıdır. 

1840'lı yıllardan itibaren Rumların Paradiso dedikleri, Avrupalı ailelerin de Rumlardan alıp kendi dillerine uyarladıkları biçimiyle Paradis/ Paradise (cennet) dedikleri Buca Ovası'nın Meles Çayı tarafında kalan bu yerde, at yarışlarının yapıldığı bilinmektedir. Sultan Abdülmecit için 1849 ve 1853 yıllarında olmak üzere iki kez at yarışları düzenlenmiştir. Sultan Abdülmecit'e hediye olarak İngiliz ve Arap atları da gönderilmiştir. 1853'teki ziyaretten sonra ise sultanın her sene hazineden 20 altının at yarışları için tahsis edilmesi yönünde bir isteği olduğunu biliyoruz. Söylentiye göre, yarışın yabancılar tarafından yapıldığını öğrenen sultan, buna kızarak belli bir miktar ayrılmasını ister ve yarışların bir kısmı bundan sonra hazine tarafından karşılanır. Sultan adına bir de ''sultan koşusu'' düzenlenir ve Osmanlı Devleti yıkılana kadar da devam eder. Levantenler bu sayede sultandan at yarışları için izin de koparmıştır. Hiç şüphe yok ki, at yarışlarının öncüsü Avrupalı aileler olmuştur. Sonraki yıllarda az sayıda Türk ve Rum ailenin de bu yarışlara ilgi gösterdiği bilinse de, neredeyse 1930'lu yılların sonuna kadar at yarışlarında Levantenlerin öncülüğü devam etmiştir.

1840'lı yıllarda düzensiz bir şekilde Buca ve Bornova gibi geniş düzlüklere sahip yerlerde at yarışları yapılsa da, Türkiye'deki ilk düzenli yarış 23 Eylül 1856 tarihinde Paradiso'da (günümüzde Şirinyer) yapılmıştır. Bu yarış Aydın demiryolunun kurulmasının şerefine Bay Purser tarafından düzenlenmiştir. Ayrıca o dönemin İngiltere Başkonsolosu Patterson ve Evliyazade Refik Bey'in öncülüğünde İzmir Yarış Kulübü kurulmuştur. O dönemde at yarışları yılda bir kez, Paskalya günlerinde düzenleniyordu. Bu dönemlerde yine de at yarışlarının düzenli bir takvime bağlanmadığı açıktır. At yarışlarının düzenli bir şekilde yapılmaya başlanması tren yolunun yapımından sonra başlamıştır. 

İlk dönemlerde Rees ve Whittall aileleri at yarışlarına olan ilgileri ile öne çıkmışlardır. Rees ailesi zaten Bucalı bir aile olarak bilinir ve Galler kökenli bir ailedir. Paradiso'daki hipodromu da Rees ailesinin yaptırdığını söyleyen kaynaklar vardır ancak tam olarak neyi kastettikleri anlaşılamamıştır. Muhtemelen burada kastedilen bu alana derme çatma da olsa yaptırılan eski bir tribünün inşasıdır. 1800'lü yıllarda at yarışı alanında derme çatma tahtadan bir tribünün varlığı bilinmektedir.

Kızılçullu'da bir at yarışı günü

O dönemde at yarışları için İzmir'in pek çok farklı noktasından insanlar Paradiso'ya gelmekteydi. Yöre halkı ise civar tepelerden ve hipodroma gelerek büyük bir merakla at yarışlarını izlemekteydi. Forbes, Whittall, Paterson, Aliotti, Rees, Pirokako ve Balyozyan gibi ailelerin bu dönemlerde at yarışının öncü aileleri olduğu söylenebilir. Buca'da da Gout Köşkü'nün kuzeyindeki geniş arazinin, Heykel'deki Russo Evi'nin olduğu arazinin ve Rees Köşkü'nün kuzeyinde at haraları olduğu bilinmektedir.

Paradiso'daki at yarışını ziyaret eden diğer bir Osmanlı sultanı ise Abdülaziz olmuştur. 1863 senesinde İzmir'den Paradiso'ya geçmiş ve buradaki at yarışlarını izlemiştir. Yarışlardan sonra aynı zamanda dönemin yarış kulübü başkanı olan Fransa başkonsolosu Kont Bentivoglio d'Aragon'u çadırına davet ederek memnuniyetini ifade etmiş ve konta bir tane de Arap yarış atı hediye etmiştir. Ardından Buca'ya geçerek Dimostanis Baltazzi'nin evinde kalmış ve dönüşte at üstünde Paradiso İstasyonu'na dönerek, oradan İzmir'e geçmiştir.

Bu dönemlerde yarışlar senede bir kere ve genellikle nisan aylarında yapılmaktaydı. Sonraki yıllarda koşu sayıları arttırılarak yarışlar sonbaharda da düzenlenmeye başlanmıştır. 1880 yılında ise gelir sağlamak adına yarışın bir sene içerisinde pek çok kez düzenlendiği görülmektedir. Ayrıca sırf bu yarışlar için Avrupa'dan atlar getirtilmekteydi.

Yarışlarla ilgili bir gazete haberi de 1879 yılında gerçekleşen bir yarış için Paradiso'da tentelerin gerildiği ve çadırların hazırlandığı, yarış günü her sınıftan insanın pek çok farklı yerden yarışı izlemeye geldiği ve kalabalığın yaklaşık 9000 kişi olduğunu yazmaktadır. Yarışı seyredenler arasında İzmir Valisi Hamdi Paşa da vardır. 1883'teki başka bir yarışta ise izleyici sayısı 5000 olarak geçmektedir.

Koşulara değişik isimler verilmesi geleneği o dönemde de vardı. Yine 1879'da yapılan bir koşuda isimler şu şekildedir: rıhtım şirketi koşusu, banliyö koşusu, sultan kupası koşusu, direktörler koşusu, Aydın demiryolu koşusu, Kasaba demiryolu koşusu ve teselli koşusu. İsimlerden de anlanacağı üzere, Levanten aileler içerisinden demiryolu işiyle meşgul olan pek çok ailenin de koşular üzerinde büyük etkisi vardır. Buca'da demiryolunda çalışan pek çok Levanten ailenin oturduğu zaten bilinmektedir.

Kızılçullu Hipodromu, 20. yüzyıl başı

Bu dönemlerdeki at yarışlarıyla ilgili bilinenlerden biri ise yarışı izlemeye gelen Türkler ile ilgilidir. Türklerin bu dönemde Eşrefpaşa'dan at arabalarıyla yarışı izlemeye geldikleri belirtilmektedir. Türkler daha ziyade pist kenarındaki çayırlıkları yeğlemektedirler. Bu çayırlıklarda sofra kurar ve arada sırada da koşan atlara bakmaktadırlar. Bu geleneğin aslında Buca'nın yapılaşmaya başladığı 1970'li yıllara kadar devam ettiğini biliyoruz. Levantenlerin ise tahta tribünlerde, ellerinde dürbünlerle beraber, biraz da birbirlerini süzerek at yarışlarını seyrettiği söylenmektedir. Hipodromun yanında Cafe Costi isminde bir kafe vardır (not 1). Bu cafe, ''kırmızı beyaz tenteli koskoca bir çadır'' olarak tasvir edilmiştir. Aynı zamanda yarışlarda şampanyalar da içilmektedir. 

Buca'daki at yarışlarından bahsederken bir paragrafı da Evliyazadeler'e ayırmamız gerekiyor. Bir süre Buca'da istasyonun karşısındaki bir evde oturmuş ve bu evin bahçesine haralar inşa ettirmiş olan Evliyazadeler, Türkiye'deki at yarışlarında öncü Türklerdendir. Evliyazade Refik Bey, atlara genç yaşta merak sarmış ve hipodromdaki at meydanında sürekli at sürermiş. Birinci Dünya Savaşı'nda at koşularını vilayet idaresi hususiyesi yönetirken, başhakem Evliyazade Refik Bey olurmuş. Kendisinden sonra çocukları Nejat ve Sedat da at yarışına merak sarmışlar. Refik Bey'in torununun torunu Neslişah Evliyazade'nin aktardığına göre, Evliyazade Refik Bey'in oğlu Nejat Evliyazade 1950 yılında Jokey Kulübü'nü kuran beş kişiden birisidir. Babaları Refik Bey, iki oğlunu Fransa'ya okumaya göndermiş ve ikisi de Fransa'daki at yarışları ile ilgilenmişlerdir. Sonraki yıllarda Türkiye'de de hem Nejat Bey hem de Sedat Bey antrenörlük yapmış ve hayatlarının sonlarına kadar at yarışlarıyla içli dışlı olmuşlardır.

Buca'da at yarışı denince akla gelen diğer önemli bir aile de kuşkusuz Giraud ailesidir. Günümüzde bile halen Giraud'lara ait bir at çiftliği bulunmaktadır. ''Cennet harası'' ismindeki büyük çiftlikleri ise sonrasında Tarım ve Orman Bakanlığı'na devredilmiştir.



Not 1: Bu kafe muhtemelen Bucalı Rum Gavrili ailesinin açtığı bir cafedir. Çünkü Gavrili ailesinin İzmir rıhtımında da aynı isimli bir kafesi olduğu bilinmektedir.



Bu yazı atalarimizintopraklari.com tarafından oluşturulmuştur. Tüm hakları saklıdır. Yazının tamamı veya bir kısmı, internet ortamında ya da basılı yayın organlarında kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Kaynak gösterilmeden kullanılması durumunda hukuki yollara başvurulur. Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.



 - Kaynakça -

Mütarekede İzmir, Nail Moralı, 2002

19. Yüzyılda İzmir'de Yaşam, Rauf Beyru, 2000

Gelişen İzmir, A. Nedim Atilla, 2001

İzmir'in İzmir'i, Çınar Atay, 1993

TJK'nin Sesi, İki Dünya'nın Köprüleri, Haziran 2018, sf. 33