BUCA: GEÇMİŞ VE BUGÜN


Buca'nın Dünü ve Bugünü

17. yüzyıla ait bir Flemenkçe kitapta Buca'dan ağaç ve akarsulardan oluşan bir yer olarak bahsedilmiştir. Günümüzde halen iyi durumdaki yaşlı selvi ağaçları ve zeytin ağaçlarını görmek mümkün ama sadece bir akarsu var.

1922'ye kadar Buca'nın nüfusu çoğunlukla İngiliz ve Rumlardan ve az sayıda da Hollandalıdan oluşmaktaydı ki, sonuncular çok güzel evler yapmışlardır ve bunların arasında en çekici olanı döşemeli bir avluya yapılmış ve mersin çalıları dikilmiş olan görkemli alçak bir ev olan Lees Evi'dir. Yakın zamanda yanmıştır. At ve eşeklerin tek ulaşım aracı olduğunu hatırlatan binme blokları ve kapının yanındaki bağlama halkaları halen görülebilir.

Buca geçen yüzyılda aktivitelerini gerçekleştirmeleri için haydutlar tarafından uygun bir yer olarak görülüyordu ve Edward Maltass, hasta çocuğunu iyileştirmesi için Buca'nın doktoru Macraith'i ikna etmesi için kendisine yalvaran Katırcı Yani adında bir haydutla da tanışmıştı. Bay Maltass da yardımı kabul etmişti. Sonrasında bir gün, Katırcı kendi kurtarıcısını adamlarının kaçırdığını duyunca dehşete kapılmıştı ve Bay Maltass derhal serbest bırakılmıştı. Bir keresinde ise, Katırcı Yani Buca köyünü iki hafta boyunca elinde tutacak kadar ileri gitmişti. Sonunda valinin yolladığı askerler tarafından köyden çıkarıldı. İki adamı vurulmuş, gerisi ise kaçmıştı.

Yunanistan'ın bağımsızlığından (1821) kısa süre önce Lord Byron, o zamanlarda İzmir Konsolosu olan Bay Werry'nin misafiri olarak evinde bir kaç gün kalmıştır. Kilisemize yakın olan bu ev günümüzde bir han olarak kullanılıyor. Lord Byron odalarından birinin duvarına kendi ismini kazımış, isim sonradan kesilmiş ve Werry ailesi tarafından saklanmış. Maalesef torununun (Bayan Guiffray) evi yandığında isim de yanmış. Ayrıca Gout ailesine ait olan evin güzel bir geçidindeki bir ağaca da ismini kazımış. Bu isim de kesilip İngiltere'ye yollanmış. 'Bride of Abydos' isimli ünlü eserini de bu geçitte bir aşağı bir yukarı doğru gidip gelirken yazdığı bize söylenmiştir.

1835'ten beri Buca Protestanlar için bir ibadet yerini bulundurur. Güzel kilisemiz ise 1866'da yapılmıştır. İlk rahip William Lewis, son rahip ise Ashe'dir. Kilise bahçesinde ilginç mezar taşları ve çok iyi durumda olan selvi ağaçları vardır. 

1900 senesinde haydutlar yeniden ortaya çıkarlar ve Chiva isminde biri Kosta Hacı Davut'u 14 yaşındayken kaçırırır ve fidye ister. Onu Buca'nın Çerkes mahallesinde saklarlar fakat Hacı Davut haydutlardan birini fidyenin tamamını ona vereceğini söyleyerek, kaçmasına yardım etmesi için ikna eder. Her şey yolunda gider ve eve güven içinde varır. Son haydutlardan biri Kaptan Andrea, Buca'ya kötü bir itibar kazandıracağını düşünen bazı Bucalı köylülerce öldürülür. Bahsettiğim haydutların üçü de Rum'du.

1914 Savaşı'nda her şey olağan akışında gitti ancak 1922'de Türk-Yunan Savaşı İzmir Yangını ile birlikte doruğa çıktığında, Buca'da kalan tek İngiliz Bay Barff idi. Pek çok Rum bahçesine sığındı ve Amerikalılar tarafından Yunanistan'a tahliye edilene kadar da hepsini güven içinde bahçesinde tutmayı başardı.

Olaylar yatıştıktan sonra Buca yeniden çok zengin bir yer haline geldi; eski sakinleri geri döndü ve Aydın Demiryolu çalışanlarının çoğu buraya yerleşti. Tenis kulübü ve kısa bir süreyle açık kalsa da golf kulübü meydana geldi.

Tenis kulübü hala duruyor ama sadece briç oynanıyor ve çeşitli sebepler dolayısıyla İngiliz toplumu yediye indi. Şimdi büyük bir Türk nüfus, bir kaç İtalyan ve bir kaç da Rum var. Yetkililerin Buca'yı tamamen bir tarım köyüne çevirmek istediğini duyuyoruz. Belki de en iyisi budur. Akşamları keçilerin çobanla beraber köye döndüğünü, çıngırak seslerini, el arabası ve eşeklerin eve doğru ağır ağır ilerlediğini görmek mutluluk verici. Aksi takdirde Buca kendini korkutucu bir garbiyatçılığa kaptırmış olurdu.

H.V. Barff



Not 1: Hilda Voltera Barff, Buca'nın son İngiliz kökenli Levantenlerinden biriydi. 1920'de İzmir'de hayatını kaybeden babası Edward Barff, Yunanistan'ın eski Liverpool Konsolosuydu. Kendileri gibi Bucalı Barker ailesinden Oswald Barker ile evliydi ve kayıtlara göre 1956 yılında Liverpool'da hayatını kaybetti. Barff ailesi, Buca Dokuzçeşmeler'de Bucalılar tarafından Eylül Köşk olarak bilinen büyük bir köşkün de sahibiydi. Bayan Barff bu yazısını, İzmir Anglikan Kilisesi tarafından yayınlanan ''the Candlesticks'' isimli derginin 1951-52 kışında yayınlanan sayısında yazmıştır.

Not 2: Yazıda Buca'dan geçen tek akarsu olarak bahsedilen akarsu, Rumlar tarafından Buca deresi olarak adlandırılan ve Tınaztepe'den gelip Üçkuyular'dan devam edip, Hipodrom'un güneyinden Meles Çayı'na akan ve günümüzde üstü kapatılıp yol yapılan dere olmalıdır.

Not 3: Lees Evi olarak adlandırılan evin nerede olduğu bilinmemektedir. Werry Evi'nin ise Bucalılarca Yeşil Köşk olarak bilinen Werry Köşkü olduğu anlaşılmaktadır. Bayan Barff'ın bahsettiği Eski Gout Köşkü ise Hasanağa Bahçesi'nin kuzeyinde, günümüzde DEÜ Dokuzçeşmeler Yerleşkesi'nin olduğu yerdeydi. 

Not 4: Haydutlar tarafından kaçırıldığı söylene Hacı Davut'un, ünlü Davut Farkoh Köşkü'ne ismini veren kişi olma ihtimali kuvvetlidir.

Not 5: Bahsi geçen tenis kulübü, De Jongh Köşkü'nün bahçesinin batısındaydı ve günümüzde geriye cadde üzerindeki dizili selviler kalmıştır. Golf sahası ise Forbes arazisinin batısından Koşutepesi civarından hipodroma kadar uzanıyordu.



İngilizce'den Türkçe'ye çevrilmiştir.

Kaynak: levantineheritage.com